Türkiye'de ev sahipliği oranlarındaki düşüş, özellikle düşük gelirli vatandaşları zor durumda bırakıyor. Son 10 yılda gözlemlenen bu düşüş trendi, düşük gelirli kesimin barınma sorununu daha da derinleştiriyor ve ev sahibi olma hayalini giderek uzaklaştırıyor. TÜİK verilerine göre, medyan gelirin %60'ının altında gelir elde eden vatandaşların ev sahipliği oranı son 10 yılda %57,8'den %45,8'e gerileyerek dikkat çekici bir düşüş yaşadı.
Bu düşüş, düşük gelirli hanelerin konut piyasasındaki artan fiyatlar ve yükselen kiralar karşısında ezildiğini gösteriyor. Konut sahibi olma imkanının azalması, bu kesimi kiracılığa mahkum ederken, yaşam standartlarını da olumsuz etkiliyor.
Nüfus Artıyor, Kiracılar Çoğalıyor
Türkiye'nin nüfusu son 10 yılda yaklaşık 8 milyon kişi artarken, ev sahibi olanların sayısındaki artış yalnızca 1 milyon kişi ile sınırlı kaldı. Bu durum, ev sahipliği oranının düşmesine ve kiracılığın yaygınlaşmasına zemin hazırladı. Özellikle son 10 yılda kiracı sayısının %36 oranında artması, barınma krizinin habercisi niteliğinde.
Düşük gelirli kesimde kiracılık oranının %24,5'ten %36,7'ye yükselmesi, bu krizin en çok bu grubu etkilediğini gösteriyor. Nüfus artışına paralel olarak yeterli konut arzının sağlanamaması ve konut fiyatlarındaki fahiş artışlar, kiracı sayısını hızla artırırken, dar gelirli vatandaşların barınma sorununu daha da büyütüyor.
Orta ve Üst Gelir Grubu Evi Yatırım Aracı Olarak Görüyor: Dar Gelirli Kiraya Mahkum
Son yıllarda orta ve üst gelir gruplarının ev alımına yönelmesi, konut piyasasında yeni bir eğilimi ortaya koyuyor. Dar gelirli kesimde kiracılık oranı son 5 yılda %21 artarken, orta gelir grubunda bu artışın sadece %1 olması dikkat çekiyor. Bu durum, orta ve üst gelir gruplarının, düşen alım gücüne rağmen, evi bir yatırım aracı olarak gördüğünü ve konut alımına yöneldiğini gösteriyor.
Bu eğilim, konut piyasasında gelir grupları arasındaki makasın daha da açılmasına neden oluyor. Dar gelirli vatandaşlar kirada yaşamaya mecbur kalırken, orta ve üst gelir grupları konut sahibi olarak birikimlerini güvence altına alıyor ve mülk sahibi olmanın avantajlarından yararlanıyor. Bu durum, konut piyasasında dengesizliğin ve eşitsizliğin artmasına yol açıyor.